Bilgi Paylaştıkça Büyür!

Turan Almammadov Yazdı : Bitcoin Teknik İncelemesi Üzerine Düşünceler

Turan Almammadov Yazdı : Bitcoin Teknik İncelemesi Üzerine Düşünceler

Bitcoin Teknik İncelemesi Üzerine DüÅŸünceler

31 EKİM, BİR DEVRİM

Tarihin büyük bir kısmı 31 Ekim 1517’de, Protestanlıkta reform yapmak için çalışan bir Alman keÅŸiÅŸ olan Martin Luther’in Doksan BeÅŸ tezden (önermelerden) oluÅŸan prospektüsünü Kilise kapısına iliÅŸtirdiÄŸi zaman kilitlendi. Bu izahname, inanca yeni bir yaklaşım getirerek tüm dünyayı deÄŸiÅŸtiren Reform hareketini tetikleyen doÄŸrudan katalizördü; inancın yalnızca dini kurumlar ve din adamları tarafından dikte edilemeyeceÄŸi fikri, daha ziyade odağı bireyin failliÄŸine ve kendi inançlarını ve anlamını yorumlama ve karar verme yeteneklerine kaydırdı.

Doksan BeÅŸ Tez, kurumlar tarafından ezilen bireylere daha önce sahip olmadıkları hak ve yetenekleri sunar. Ünlü, önde gelen sosyolog Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı kitabında, geleneksel toplumdan modern topluma Protestan yaklaşımla geçiÅŸi yazmakta ve Doksan BeÅŸ Tez’i kapitalizmin geliÅŸiminin temeli olarak görmektedir. O zamandan tam 491 yıl sonra, 31 Ekim 2008’de, kurulu düzene, kurumlarına ve ayrıcalıklı karar vericilerine isyan eden yeni bir tarihsel prospektüs ortaya çıkıyor: Bitcoin: Satoshi Nakamoto’nun EÅŸler Arası Elektronik Nakit Sistemi.

Nakamoto, prospektüsünü seçtiÄŸi bir gruba e-posta yoluyla göndermeye karar verdiÄŸinde takma ad (Satoshi Nakamoto) altında çalışıyordu. 491 yıl önce gelen yeni bir düzenin izahnamesinin ruhuyla aynı ruhla, hedefler basitti: gücü güçlü finansal kurumlardan ve ayrıcalıklı karar vericilerden devrederek bireyi özgürleÅŸtirmek ve bunun yerine bireye bir yetki bahÅŸetmek. yeni bir tür finansal özgürlük. Bu güç aktarımı, bireylerin paralarını benzeri görülmemiÅŸ ÅŸekillerde kontrol edebilecekleri ve kullanabilecekleri anlamına gelir.

Satoshi Nakamoto bilinçliydi ve bireye güçlü bir araç olan Bitcoin prospektüsü saÄŸlama konusunda bir dereceye kadar endiÅŸeliydi; güçlü finansal kurumlarınkiyle doÄŸrudan çeliÅŸen; tepedeki büyük kedilerin tuttuÄŸu güç yapılarını bozabilecek bir ÅŸey.

AteÅŸi tanrılardan çalıp insanlara bahÅŸeden Prometheus’ta olduÄŸu gibi Nakamoto da böylece sadece devletlerin ve birkaç kurumun elinde bulunan para üretme ve aktarma kabiliyetini alıp bireylere veriyordu; sana, bana ve tanıdığımız herkese.

Luther’in Reformuna benzer ÅŸekilde, bu, dünya çapındaki ekonomik sistemlerin mevcut statükosunda dönüÅŸtürücü deÄŸiÅŸimi teÅŸvik etme olanağı saÄŸladı ve karşılığında, zamanımızı tanımlayan tüm ekonomik manzarayı deÄŸiÅŸtirme gücüne sahip.

Nakamoto’nun izahatı, devletin ve kurumların gözünde sicil numarasına indirgenmiÅŸ bireyi alıp, kitlelerin ihtiyaçlarını her zaman olması gereken yere, sistemin tam merkezine yerleÅŸtiriyordu. Bu da, mevcut finansal kurumların elinde bulunan mutlak güce doÄŸrudan bir tehdit oluÅŸturuyor; Luther’in Reform için sahip olduÄŸu tarihin aynısını seçmesi aslında tesadüf deÄŸil, neyin geleceÄŸini bilinçli olarak bilmekti.

KURUMLAR

1992’de İngiliz antropolog Robin Dunbar, Dunbar’ın sayılar teorisini tanıttı; Bireylerin yüz yüze iliÅŸki kurabilecekleri kiÅŸi sayısı ile ilgili biliÅŸsel sınırın 150 olduÄŸunu varsayan kavram 150’dir. KiÅŸi sayısı bu sayının üzerine çıktığında uyum bozulabilir ve grup içindeki dayanışma azalabilir. İnsanlar artık birbirlerini umutları, hayalleri ve çıkarları olan tam bir insan olarak algılayamazlar, aksine birer sayı haline gelirler; kitleler arasında homojen bir yüz olurlar.

İlginç bir ÅŸekilde, bu aynı zamanda düzenli olarak gördüÄŸümüz insanlara da uzanıyor; komÅŸular, müÅŸteriler, okulda her gün koÅŸuÅŸturan insanlar, kiÅŸisel yaÅŸamlarımızda olanlar gibi tam olarak biçimlendirilmiÅŸ bir insanın aksine, kiÅŸiliÄŸin yüzen avatarları haline gelir.

Yabancılara karşı kendi yaklaşımımızı düÅŸünürsek, her fırsatta bilinçli olarak ona karşı çalışamazsak, bu teorinin kaçınılmaz olarak doÄŸru olduÄŸu kanıtlanır. 500+ daireden oluÅŸan büyük bir sitede yaÅŸayan, 2500 çalışanı olan bir ÅŸirkette çalışan, alışveriÅŸlerini internet üzerinden alan bir insanın hayatı, bireyi daha da yalnızlaÅŸtırıyor.

İnsanlar binlerce yıldır olduÄŸu gibi göçebe kabileler halinde yaÅŸarken 150 kiÅŸilik bir çatıya sahip olmak aslında hiç sorun deÄŸildi. Hem liderler hem de takipçiler, bütüne karşı bir birliktelik ve yükümlülük duygusu hissedebildiler; topluluÄŸa. Bireyin ihtiyaçları tahmin edilip 1 milyon hatta 1 milyara bölünmedi, düÅŸünüldü ve uygulandı, çünkü 100’de 1, 8 milyarda 1’den çok daha güçlüydü. Kanunlar ve normlar azınlığa deÄŸil, çoÄŸunluÄŸa uygundur.

Toplum büyüdükçe ve deÄŸiÅŸtikçe, tek bireyler veya tek bir aile/hanedan çok daha geniÅŸ ve geniÅŸ kapsamlı bir yönetim kazanırken, iktidardakiler için çalışan homojenliÄŸi aşılamak için daha geniÅŸ kurallar, yasalar ve normlar aÄŸlarının empoze edilmesi gerekiyordu. iktidardakiler için çalışanlar. Prometheus için tanrılar yaÅŸam ve ölüm arasındaki fark olan tek ÅŸeye tutundular: ateÅŸ. Günümüz toplumunda, finansal kurumlar en güçlü maddi kaynak olan para üzerinde mutlak güce sahiptir.

KURUMLARIN TEKELİ

Kurumların her zaman var olmak için bir amacı olacak ve neden var olduklarını ve daha geniÅŸ bir topluma hizmet ettiklerini iddia edecekler. Teoride Devlet, toplumdaki kültürel beklentileri ve deÄŸerleri yönetmek ve ayrıca daha fazla zenginlik ve refah yaratmak için daha sonra topluma geri verilebilecek vergiler ÅŸeklinde üretilen servetin bir yüzdesini toplamak için vardır. o toplumun üyeleri için.

Devlet bunu etkin bir ÅŸekilde yapabilmek için bu servet transferini gerçekleÅŸtirecek bürokratik kurumlar kurar. Devlet tarafından yönetilmeyen kurumlara gelince, varlık nedeni çoÄŸalmak ve zenginliÄŸi büyütmek olan ticari kurumlarımız var. Daha sonra, zenginliÄŸin ve iÅŸlemsel ve düzenleyici yatırımların korunmasıyla ilgili sorunları çözmek için oluÅŸturulmuÅŸ finansal kurumlarımız var.

EÄŸitim kurumları, refah yaratmak için topluma uyum saÄŸlayacak ve zamanlarını ve zenginliklerini geri besleyecek bireyleri beslemeli ve beslenmelidir. Hangi alanların daha fazla zenginlik ve finansal fayda saÄŸlayacağını sivil toplum kuruluÅŸları belirler. Para, binlerce yıldır zenginliÄŸin ve nihayetinde gücün somut bir temsili olmuÅŸtur; bu da, paranın kontrolünün ve yönünün olduÄŸu yerde, aynı zamanda gücün de olduÄŸu anlamına gelir.

Kurumlar soyut olarak bir binanın, bir ofisin, birkaç çalışanın ve onlara eÅŸlik eden amblemlerin veya logoların bir harmanıdır – buna kurum demek, yalnızca onlara atfettiÄŸimiz deÄŸere ve toplumu kontrol etme ve deÄŸiÅŸtirme güçlerine dayanır.

Kurumların deÄŸiÅŸimi teÅŸvik etme gücü, onlara toplum içindeki çeÅŸitli ayrıcalıklı karar vericiler tarafından verilir. Bu ayrıcalıklı karar verme pozisyonları, kendileri tarafından kontrol edilen, kurumlara kıyasla çok az güce sahip olan bireylerin miktarı ile karşılaÅŸtırıldığında çok küçük bir miktar olarak mevcuttur.

Devlet yasalar çıkarır, polisin ve silahlı kuvvetlerin desteÄŸini alır, banka mevduatlarını toplar, para birimini kontrol eder ve Devlet eÄŸitim okullarını yönetir. Sonuç olarak, paranın yönetimi ve yönü, kurumlar biçiminde, ayrıcalıklıların demir bir balonu ile çevrilidir

Bu kurumlar olmadan bireyler paralarını taşıyamaz, yatırım yapamaz, gelir elde edemez. Her taraftan kurumlar tarafından kuÅŸatılırlar ve rehin alınırlar. Her parasal iÅŸlem için bu kurumlara bildirimde bulunmak, izin almak, kurallarına uymak ve iÅŸlemler için ödeme yapmak zorundadırlar. Ayrıca, paralarını iÅŸlerken her zaman bir tehdit oluÅŸturan kurumların kötüye kullanma olasılığına karşı genellikle çaresizdirler. Finansal ÅŸeffaflık kurumların birincil söylemi olmasına raÄŸmen, nadiren uygulanır.

KURUMSAL YOLSUZLUK

Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin izahnamesinin Luther’in izahnamesi ile örtüÅŸmesinin yanı sıra, Batı dünyasının en büyük küresel krizlerinden birine de denk geldi: 2008 mali krizi – bu Nakamoto tarafından tesadüfi bir hareket deÄŸildi. Kripto para biriminin piyasaya sürülmesinden önce, para biriminin tüm üretimi, deÄŸeri ve yönetimi finans kurumları tarafından yürütülüyordu.

Finansal kurumların hem güvenli hem de güvenilir olması gerekiyor – sonuçta çoÄŸu insanın hayatında asla göremeyeceÄŸi nakit miktarlarından sorumlular – ancak 2008 krizinde, dev bankaların hiçbirinin bunu yapmadığı gözlemlendi. güven üzerine inÅŸa edildiÄŸini düÅŸündük, ne onları denetlemekten/derecelendirmekten sorumlu kredi derecelendirme kuruluÅŸları, ne de yönetmesi ve denetlemesi beklenen hükümet güvenceleri bile onlardan bekleneni yaptı.

Tam tersine, finansal krizi görebilmek, engellemek ve koruyabilmek için krallığın tüm anahtarlarını elinde tutan bu kurumlar, hemen hemen tüm düzenlemeleri kendi öncelikleri ve yöneticilerinin öncelikleri lehinde, ancak aleyhine yaptılar. bu kurumlarda kendine yer bulamayan kitleler.

DeÄŸeri olmayan yatırım kağıtları AAA olarak derecelendirildi, onlara yatırım yapan kiÅŸiler aldatıldı ve olaylar ortaya çıktığında, ABD Merkez Bankası, dünyanın ÅŸimdiye kadar ürettiÄŸinden birkaç kat daha fazla dolar basarak açığı kapattı, yani, para kaybeden bireyler yerine bireylerin güvenini suistimal eden kurumlar. Bu, bir kez daha muazzam gelir transferlerinin gerçekleÅŸtiÄŸini, servetin toplumdan alındığını ve iktidardakilerin ceplerine yerleÅŸtirildiÄŸini kanıtladı.

BITCOIN PROSPEKTUS: KURUMLAR TEKELİNE SALDIRI

Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin prospektüsünde sunduÄŸu ÅŸey, para basımı ve tüm para transferlerinde denetimsiz kurumların tekellerini kırmanın teknik fizibilitesini göstermekti. Nakamoto, güvenilir üçüncü taraf kurumlara ihtiyaç duymadan bireylerin güvenli bir ÅŸekilde para transfer edebilecekleri bir sistemin temellerini attığını açıkladı.

Bu model, Dunbar’ın 150 kiÅŸilik sayı teorisi aşıldığında ve bireyler birbirini tanımadığında bile ortaya koyduÄŸu modelin yine de doÄŸru olacağını ve baÅŸarılı olacağını gösteriyordu. Bitcoin prospektüsü, günümüz toplumlarının neredeyse tamamında olduÄŸu gibi, yabancıların karşılıklı olarak var olduÄŸu bir toplumda, kurumlar yerine blok zinciri aracılığıyla sivil bireylere dağıtılan veri defterleriyle güvenliÄŸi kolaylaÅŸtırdı.

Sivil bireyler eÅŸzamanlı olarak her kaydı tutarken, kurumlar tamamen para üretimi ve transferinin dışında tutulur, bu da esasen kapalı kapılar ardında olup bitenlerin önemsizleÅŸmesi anlamına gelir. Nakamoto, Luther gibi, bireylere güvenlerini kötüye kullanan kurumlar karşısında büyük güç verir. Daha sonra bireye geri verilen ayrıcalıklı azınlığın gücün devridir. Sıradan birey lehine, derinden yozlaÅŸmış ve adaletsiz sistemlerin reformudur.

MERKEZİ KONTROLDEN MERKEZİ OLMAYAN ÖZGÜRLÜÄžE: İLK İNTERNET TABANLI DEVRİM

Mevcut sistemde kurumlar, toplumsal yapının ağırlık merkezidir. Bu merkezi konum hem modern öncesi, hem modern hem de postmodern dönemler için geçerlidir. Modern öncesi dönemde devlet ve kurumların bireyi izlemek, denetlemek ve yönetmek için aşırı kaynaklara ihtiyacı yoktur.

Toplum az sayıda insandan oluÅŸur ve karmaşıklığı düÅŸüktür, bu da bireyleri gözetlemenin kolay olduÄŸu anlamına gelir. Modern dönemde Devlet ve kurumlar, vatandaÅŸları kimlikleri üzerinden seri numarası ile iÅŸlemekte; birey üzerinde çok yoÄŸun bir gözetim ağı kurmak (doÄŸum yeri, doÄŸum tarihi, okula gitmesi gereken yaÅŸ, devam etmesi gereken okul, ayrıca hangi geliri elde etmeleri ve devlete ne kadar vergi ödemeleri gerektiÄŸi gibi) .

Teknolojinin geliÅŸmesiyle birlikte ülkelerini telgraf ve tren aÄŸları ile donatan hükümetler, ülkenin her yerine kolaylıkla ulaÅŸabilmekte ve onlara her düzeyde istihbarat alabilme olanağı saÄŸlamaktadır. Buna ek olarak Devlet, radyo ve televizyon yayınları gibi medya biçimlerini de kontrol edebilir, bu da onların hem vatandaÅŸları gözetlemelerine hem de görüp duyabileceklerini belirlemelerine, dünya perspektiflerini oluÅŸturmalarına ve ÅŸekillendirmelerine olanak tanır. ne kabul edip ne reddediyorlar.

Bu modernist tiranlık, İtalya’da faÅŸizm ve Almanya’da Nazizm aracılığıyla 20. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da zirvesine ulaşır. Post-modern çaÄŸda internet, bireylerin kendi araÅŸtırmalarını yapmaları ve çeÅŸitli düÅŸünce, görüÅŸ ve gerçekleri keÅŸfetmeleri için bir yol sunduÄŸu için kurumlara göre bireyler için bir avantaj sunmaktadır. Yirmi yıl önce her yaÅŸtan insan haberlerini almak için televizyon karşısına otururken, internet sonrası dönemde pek çok kiÅŸi haberlerini alternatif haber sitelerinden, YouTube kanallarından ve sosyal medyadaki aktivistlerden öÄŸrenmeyi tercih ediyor. , çoÄŸu ülkede ücretsiz olarak keÅŸfedilebilir.

Bu bilgi sarsıntısı, bireylere bilgi alacakları yeri seçme, düÅŸüncelerini paylaÅŸma ve hatta benzer düÅŸünen insanlarla topluluklar oluÅŸturma hakkı verir – bu, kendi içinde bir tür bilgi devrimi yarattı ve bu sayede artık merkezi olmayan hale geldi. . 150’den fazla kiÅŸiden oluÅŸan bir toplulukta bir bireyin kurumlara üstün gelebileceÄŸinin ilk örneÄŸidir. Bu, İlk İnternet Devrimidir.

Buna raÄŸmen finans sektöründe henüz eÅŸdeÄŸer geliÅŸmeler yaÅŸanmamıştı. İnternet, bilgilerin, fikirlerin ve söylemin kurumların ve Devletin pençesinden kurtulmasına izin verdi, ancak yine de aynı sorunlar ve eÅŸitsizlikler parayla ilgili olarak hala mevcuttu. Bu çaresizliÄŸin üstesinden gelmek için kısa sürede çeÅŸitli hareketler ortaya çıkar. En etkili olanı, Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin prospektüsünden önce gelen Cypherpunks hareketidir.

KRİPTO ANARŞİST MANİFESTOSU

Timothy May 1988’de hareketin manifestosunu yazıyor: Kripto AnarÅŸist Manifesto. 1848’de Marx ve Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto’ya atıfta bulunan Kripto-AnarÅŸist Manifesto, “Dünyada bir hayalet dolaşıyor, kripto-anarÅŸinin hayaleti” ifadesiyle baÅŸlıyor ve “Kalk, kaybedecek bir ÅŸeyin yok” ile bitiyor. ama dikenli tel çitlerinizvar!”.

Timothy May, kısa manifestosunda, bilgisayar teknolojisini, herhangi iki kiÅŸinin herhangi bir kurum olmaksızın mesaj ve para alışveriÅŸinde bulunabilmesine izin verdiÄŸi ve bunu birbirlerini tanımadan bile yapabilecekleri ve bunun aracılığıyla gerçekleÅŸtirileceÄŸi olarak nitelendiriyor. ÅŸifreleme yazılımı protokolleri. Timothy May, mümkün kılınacak aÅŸamayı doÄŸru bir ÅŸekilde tahmin ediyor: 30 yıl sonra ve Nakamoto’nun Bitcoin prospektüsü ÅŸeklinde.

ŞİFRE MANİFESTOSU

Cypherpunks tarafından yazılan ikinci manifesto, Eric Hughes’un 1993’te yazdığı Cypherpunk Manifesto’dur. İşte bir alıntı:

“EÄŸer bir mahremiyete sahip olmayı umuyorsak, kendi mahremiyetimizi korumalıyız. Bir araya gelmeli ve anonim iÅŸlemlerin gerçekleÅŸmesine izin veren sistemler oluÅŸturmalıyız… Biz Cypherpunk’lar, kendimizi anonim sistemler oluÅŸturmaya adadık. GizliliÄŸimizi kriptografi, anonim posta yönlendirme sistemleri, dijital imzalar ve elektronik para ile koruyoruz.”

Bu, Devletlerin bireyleri gözetlemeye devam etmesine izin vermeyi sefil bir reddetme olarak sunar. Bireylerin, özgürleÅŸme adına kurumların boyunduruÄŸuna karşı baÅŸkaldırmasıdır. Cypherpunk’lar, devletten ve kurumlardan para basma ve yönlendirme tekelini devralmak için özelleÅŸtirilmiÅŸ bir madeni paranın tasarımıyla ilgileniyorlardı. Hughes’un ifadeleri, 1984’te verilen bu açıklamada özetlenmiÅŸtir:

“Hükümetlerin elinden almadan önce bir daha iyi bir paraya sahip olacağımıza inanmıyorum. Yine de bunu ÅŸiddetle yapamayız. YapabileceÄŸimiz tek ÅŸey, onların durduramayacakları bir dolambaçlı yol bulmak.”

EKAÅž

Cypherpunks’ın ilk denemeleri, Chaum tarafından 1990 yılında elektronik nakit ÅŸirketi Digicash aracılığıyla baÅŸlatılan bir kripto para birimi olan ‘Ecash’tir. Ecash umut uyandırdı, ancak kurumlara karşı olduÄŸu iddialarına raÄŸmen, aslında kurumsal olarak kontrol edilen bir madeni paraydı. İnsanlar kurumsal bir para birimi seçecek olsalardı, neden dünyanın en güçlü devleti olan ABD yerine küçük, nispeten bilinmeyen bir ÅŸirketin para birimini seçsinler? Bu, Ecash’i geçerli olmayan bir seçenek haline getirdi. Merkezi olmayan, özel bir paraya ihtiyaç vardı.

BİT ALTIN

Merkezi olmayan bir kripto para biriminin ilk örneÄŸi 1998’de Nick Szabo tarafından geliÅŸtirildi: Bitcoin’in bugünkü çerçevesi içinde dağıtılan Bit Gold, ancak henüz çifte harcama sorunuyla ilgilenmemiÅŸti. Szabo, bu sorunu Bitcoin için geçerli olan “iÅŸ kanıtı” yöntemiyle çözmek yerine, aÄŸ katılımcılarının çoÄŸunluÄŸunun onayıyla aÅŸmaya çalıştı. Yine de, Bitcoin’in getireceÄŸi devrimi yakalamaya oldukça yaklaÅŸtı.

Cypherpunk’ların felsefelerini gözlemleyerek – yani: David Chaum ve Nick Szabo’nun kripto para giriÅŸimleri, Adam Back’in “Proof of Work” algoritması ve Hal Finney’nin “Gizli anahtar ÅŸifrelemesi” – Satoshi Nakamoto tüm bu deneyimleri bir araya getirdi ve dağıtılmış (merkezi olmayan) bir sistem geliÅŸtirdi. , kurumsal olmayan ve çifte harcama sorununu çözen nadir (sınırlı tedarik) kripto para birimi.

Satoshi Nakamoto’nun 31 Ekim 2008’de Cypherpunks’ın en popüler e-posta grubu Cryptography’ye gönderdikleri “Bitcoin: EÅŸler Arası Elektronik Nakit Sistemi” prospektüsü, Cypherpunks’ın çalışmakta olduÄŸu ideal kripto para biriminin teknik açıklamasıydı. 30 yıldır. Bu, 31 Ekim’de duyurulan ikinci büyük reform, yani İkinci İnternet Devrimi idi.

İKİNCİ İNTERNET DEVRİMİ VE HİPER BİREY

Birinci İnternet Devrimi, güçlü finansal kurumların ellerinden bilgi, fikir ve yorum transferini koparmıştı. Ancak, “güvenilir” bir kurumun desteÄŸi olmadan deÄŸer aktarımı yapmak yine de imkansızdı.

Satoshi Nakamoto’nun prospektüsü ile durum deÄŸiÅŸti. Blok zinciri teknolojisi ve Bitcoin sayesinde, ‘güvenilir’ kurumlar olmadan deÄŸer aktarım yeteneÄŸi, bireyi kurumlar altındaki yetersiz bir figürden veri aktarımının yanı sıra deÄŸer aktarma kapasitesine sahip olana, yani hiper-bireye dönüÅŸtürmüÅŸtür.

Bu yeni dünya düzeninde Devlet, merkez bankaları, bankalar, noterler, onaylayıcılar, tüm aracı kurumlar eskimiÅŸ ve birey, deÄŸerlerin, bilgilerin, yorumların, görüÅŸlerin bağımsız bir alıcısı ve yayıcısı haline gelmektedir. Birey artık kendi kendine yeterli bir üretim birimi, bir üretim merkezi, bir deÄŸer deÄŸiÅŸim platformu, bir iletiÅŸim ağı ve aynı zamanda mükemmel bir alıcı ve vericidir.

Bireylerin artık herhangi bir karar, mesaj, görüÅŸ veya deÄŸer aktarımı için bir kuruma, onaya veya güvence yetkisine ihtiyacı yoktur. Kurumlar ve güvenilir aracılar olmadan hiçbir ÅŸeyi alıp yayamayan bir sayıya indirgeyen aÅŸağılayıcı moderniteden kurtulmuÅŸlardır. Artık bürokrasinin bir yığın halinde gördüÄŸü bireyler deÄŸiller; hiper-bireylerin kendi kendine yeterli yeni bir durumuna evrimleÅŸiyorlar.

Fikirleri ve yayınları için Yalın Alpay’a teÅŸekkür ederiz.

Turan Almammadov

PaylaÅŸ