Son günlerde bilişim firmalarının en önemli sorunlarının başında nitelikli eleman yetersizliği geliyor. Zaten ülkemizde sınırlı sayıda olan nitelikli yazılımcılar, şimdilerde ya yurt dışına gidiyor, ya da gitmeden de olsa yurt dışına çalışıyor. Döviz kurunda yaşanılan artışlardan belki de en önemli zararı gören bilişim sektörü oluyor ve tüm dünya için ucuz işçilik pazarına dönüşen ülkemiz, yazılımcı yetiştiren, ama yazılım üretemeyen bir ortama doğru sürükleniyor.
Amerika’ da ortalama yıllık 70.000 dolar, Avrupa da ise 45.000 euro yıllık kazançlar yazılımcılarımıza cazip geliyor. Nasıl gelmesin ki? Mevcut şartlarda ülkemizde sunabildiğimiz iyi rakamlar yıllık 10.000 dolar seviyelerinde. Hadi çok büyük, çok kurumsal, çok kazanan firmalar için bu rakamlar 15.000 dolar seviyesine çıksın. O da yetmiyor. Türk Lirası kazanarak, çalışanlarımızı memnun edebilmek, şirketlerimizi büyütmek, kaliteli yazılımlar geliştirmek mümkün olmuyor. Bu sayede tüm firmalarımız, staj yeri gibi görülüyor ve staj bittiğinde yeni stajyer arayışı ile üretime devam etme çabasından öteye gidemiyor. Nerede ar-ge yatırımı, nerede marka kavramı… Tüm mücadele, ayakta kalabilme çabası.
Bir de yurt dışına gitmeden, yurt dışı firmalarına saatlik ücretle çalışan yazılımcılarımız artmaya başladı son dönemde. Belli bir saatlik iş bittiğinde yeni işin garantisi var mı? Yok. Sigortan yatıyor mu? Yok. Kıdem tazminatın? Yok. Bu firma ülkemize vergi veriyor mu? O da yok. Hem sektörümüzü, hem ülkemizi köle pazarına çeviren bu sisteme birilerinin acilen dur demesi gerekir. Gençlerimiz günlük kazanımlarını hesap ederken, kendilerini geliştirmedikleri işlerle, en verimli öğrenebilecekleri dönemlerini heba ediyor, bir yandan da sosyal güvencelerini görmezden geliyor. Gençliğimizin görememesini anlarım ancak bizi yönetenler, gencimize, sektörümüze ve ülkemize verilen zararı mutlaka görmeli ve bu konuda önlemler alınmalı.
Peki biz ne yapmalıyız da, her geçen gün aleyhimizde gelişen bu durumu lehimize çevirmeliyiz. Öncelikle ne yazılımı geliştiriyorsak geliştirelim, sadece ülkemizde kullanım için değil, tüm dünyada kullanıldığını hayal ederek geliştirelim. Hayal etmek yetmez tabi ki. Bir kere sadece Türkçe çalışan bir uygulama değil, çoklu dil desteği ile geliştirmeliyiz ki, Avrupa’ya, Amerika’ya hatta Araplara satabilelim. Bugün Katar, BAE, Kuveyt gibi ülkeler önemli pazarlar olmaya başladı. Bu pazarları iyi araştırmak, satış kanallarını öğrenmek, ihtiyaç olanı geliştirmek, istenilen standartlarda üretmek zorundayız. Bu süreçte ülkemizde sunulan ihracat teşviklerini de iyi öğrenmek ve faydalanabilmek büyük katkı sağlayacaktır.
Aslında sorunun çözümü doğru fiyata satabilmekten geçiyor. Bunun için de semt pazarından başımızı kaldırıp, dünyaya bakmayı öğrenmeliyiz. Böylece iyi bir gelire sahip yazılımcılarımız, hak ettiği yere gelen firmalarımız, tüm dünyaya hizmet veren markalarımızla, yazılım ihraç eden ve kazanan bir ülke olmalıyız.
Düşünsenize, satış fiyatlarınızın sonuna bir sıfır daha ekliyorsunuz ve hala yurt dışındaki rakiplerinizden daha avantajlı bir fiyat teklifiniz var. Uluslararası rakiplerimiz gibi, biz de ürettiğimizin karşılığını alabilecek pazarlara erişim sağladığımızda, neden personelimizin kazancına da bir sıfır eklemeyelim.
İşveren ya da yazılımcı, tüm sektör emekçilerimize bol sıfırlı kazançlar dileklerimle…